30 Temmuz 2010 Cuma

ilk öküz


Lisedeki ilk aşkımdan bahsedesim geldi, çocuk tam bir hayvandı, bende salaktım. hazırlıktaydım. ikimizde tiyatro klubündeydik, ama beraber oynadığımız bir rol de yoktu, farklı oyunlarda oynuyorduk.bir süre normal takılmalarla geçti, işte elini elimin üzerine koyup, aa senin ellerin ne kadar küçükmüş, kola aldım içer misin? geyikleriyle 3-4 ay geçti, sonra bir gün kalplerden adımı yazıp verdi bana, güzel çizerdi bok kafalı... akabinde tenefüste;


" neden kalple yazdın?"


"sence?"


"hihihi bilmem"


"tahmin et"


"hihihihi"


işte bir gün geçti böyle ,sonra konuşmadık yarı yıl tatili geldi, ne telefon var ne bir şey, yarı yıl tatilinde de konuşamadık. okullar açıldı tekrar yok yine konuşmuoyruz, şimdi hatırlamıyorum ama bi şekilde konuştuk, tiyatro yüzünden galiba, sonrada sevgili olduk.


bir gün , bi okula gidiyoruz tiyatro oynamaya, otobüste beraber oturdum bu bi an beni öptü, dudağını deydirip çekti yani, aman tanrım nasıl heyecanlıyım ben, ilk öpücük( sayılmaz), otobüsten inince hemen kızlara anlattım,kıkırdaştık baya bi...

annemle aynı okulda okudum ben liseyi, bu çocuk yüzünden disipline verdiler beni, bişi de yapmıyoruz hani kantinde beraber oturup, bahçede elele gezmek dışında, öpüşüp, yiyişmeleri okul dışına saklıyorduk. valla annem bu kadar üstümüze gelmeseydi bırak 4 yılı 4 ay sürmezdi, yasakların çekici olduğunun kanıtı işte:)

dayakta yedim ben bu çocuktan ama sözde aşığım ya ayrılmadım bir türlü, o da benim salaklığım, lise aşkı işte, üniversiteyi kazanınca ayrıldık, ben ankaraya geldim ...

28 Temmuz 2010 Çarşamba

şanslı günümdeyim galiba:)


ne hikmetse başvurduğum yerlerden bugüne kadar hiç bir cevap alamadım, bugün iki yerden birden aradılar, görüşme için randevu verdiler. ben artık 15inden sonra sike sike izmire dönmek zorunda kalacağım sanıyordum. bi mutlu oldum. sonra farkettim ki mülakata giderken giyecek hiç bir şeyim yok, staj için almıştım ama onlarda kışlık, pişik olurum valla onların içinde. ayarladım en sonunda bir şeyler, bir de makyaj yaptım mı...

cuma gününe randevu verdikleri iş için kabul edilirsem İstanbulda 3 aylık eğitim şartı varmış, bu biraz sorun işte, kahveden 3 ay ayrı kalmak istemiyorum gerçi o da gitsede biraz yalnız kalsam diye bakıyordur ama...

neyse şarabımı içip sızmam lazım ki, yarın erken kalkabileyim.

mutlu...

27 Temmuz 2010 Salı

AŞK


Öyle bir aşk istiyorum ki, ayaklarım yerden kesilsin, dünya umurumda olmasın...

Kimin ne diyeceğini umursamadan tutabileyim, sevdiğimin ellerini...

Bana mutluluğun ne demek olduğunu öğretsin, öğretsin ki tanımını yapabileyim...

Kendim olayım, maskelerden arındırsın beni...

Yalnızlığımı paylaştığım, acılarımı dindiren,

Vazgeçemeyeceğim bir aşk olsun...

25 Temmuz 2010 Pazar

korkuyorum!


ben ne kadar korkak biriyim böyle, bunu biliyorum ve bilmek kendimden nefret etmeme sebep oluyor. dün akaşam hatta aksam değil sabaha karsı kahveyle kavga ettik, eşyeları attı duvarlara parçalandı falan, ben yatıyordum, uyuyordum hatta, neyse kalktım, giyindim, sessiz sessiz, çekmedeki 100 euro yu aldım, yanıma kapıyı çarpıp çıktım. bir yandanda ağlıyorum, titreye titreye. metro daha açılmamış, ee param yok, kimseyi aramakta istemiyorum o saatte, oturdum metronun merdivenlerine, 1-2 sigara içtim , ağlamam kesilsin diye, sonra tıpış tıpış eve döndüm. işte bu an kendimden nefret ettiğim an! dönmemem lazımdı biliyorum ama gidersem bir daha geri dönemem gibi geldi. şimdi bir sürü mazeret bulabilirm dönmemle ilgili, ama içimden biliyorum gerçeği, bu da benim kendime olan saygımı azaltıyor. TANRIM ŞU İÇİMDEKİ SEVGİ ÖLSÜN ARTIK DA BEN KENDİ YOLUMA GİDEBİLEYİM, KENDİM OLAYIM!!!!

24 Temmuz 2010 Cumartesi

süprizz


efenim şimdi benim vaktim bol, o yüzden bütün gün evde kuruyorum, öyle olsa şöyle yaparım, o da olmazsa bunu yaparım diye. bari güzel bir şeyler kurayım dedim, benim kahvenin doğum gününü planlıyayım. ahanda aklımda olan:

3 gün önceden evde bir şeyler yapalım diye düşünüyorum, arkadaşlarını çağırırım( neyseki çok sevdiği arkadaşı yok, 2-3 kişi) bu evdeki süpriz olsun, kahveyi yollarım dışarı ben hazırlıkları yaparım. akşamda gelir görür kutlar. pastayı kendim yaparım diye düşünürken internette özel dizayn pastalar buldum, biraz tuzlu fiyatları ama oş olur bence. girin bi bakın. ya o kadar güzel şeyler varki, bekarlığa veda pastalarına bayıldım.işte kutlarız falan bugün öyle geçer, muhtemelen bizde kalacakları için gece için plan yapmıyorum.

doğum günü tarihinde de yemeğe gideriz şık bir yere, ankara da yosun diye bir balık lokantası varmış, orası olabilir ama bilmiyorum, bir fikriniz varsa , romantik bir akşam yemeği için, paylaşırsanız pek mutlu olurum. doğum günü hediyesine gelince 37 yaşına girecek olan bi adama ne alınır? bana cep telefonu almıştı ama maalesef benimki o kadar pahalı olamayacak. geçen sene saat almıştım. ne alınır ki başka hiç bilmiyorum.

neyse ben biraz daha kuarayım. kuramama yardımcı olanlara şimdiden çokkk teşekkürler

23 Temmuz 2010 Cuma

ALDATAN KADIN, ALDATILAN KADIN


yok benden adam olmaz, olmazzz. dün geldim ankaraya , benimkine süpriz yaptım, çalıştığı yere gittim. öpüşüp koklaştık, sonra eve döndüm, çünkü bok götürüyor evi, bütün bardaklar kirli. 4 saat temizlik yaptım. sonra mumları yaktım, romantik olsun 1 hafta görüşemedik, 2 aydır tık yok diye.pencerede beklemeye başladım. yoldayım diye mesaj attı. son rütuşlar, veeee yanında arkadaşıyla gelmiş. öküz herif , insan haber verir. ben en seksi kıyafetlerimi giymişim,bütün evde mum yanıyor, valla banyo dahil! sonra sabah altıya kadar oturup, arkadaşının terk edilme geyiğini dinledim. en azından özür dilmesini biliyor, yaptığı eşşekliğin farkında... dün o kadar hazırlandım bu gece bi bok yapmam artık...

bu arkadaşı dediğim çocukcagız da tatlı bişi, 7 ay önce ayrılmışlar, hala 4 yıl sonra bana bu yapılır mı diyor:)

bütün gece kafamı sikti

" başkası var mıdır?"

"neden, neden, neden"

"niye ayrıldı?"

"öldürcem sevgilisini"

ben ne onu tanırım ne de kızı bana yorum yaptırıyor, yapıyorum, beğenmiyo.

laf bir an öyle bir yere geldi ki, anlatayım şimdi:

sevgilisi varsa söyler diyorum, ama söylemedi dedi ve başladı anlatmaya: efenim şimdi bunlar görüşürken kızın sevgilisi varmış, bir gün kızın sevgilisi bunları evde basmış. basılana kadar söylememiş kız sevgilisine. ee benim kahveyle de buna benzer oldu, hatta daha fecisi, benimde sevgilim vardı ve kahve sürekli bizde kalırdı, gel zaman git zaman hoşlandım ben bundan, baktım o da hoşalnıyor, bi öpüştük, sonra ayrıldım, öyle basılmadık yani. ama çocugun düşüncesi kötü yaa, " bana da aynısını yapıyorsa??" diyip duruyor. acaba kahvenin aklınada geliyor mudur diye düşünürkennn, cevabı aldım.

okula gittim sabah, kahvede işe, çocuk uyuyor daha. neyse hallettim işlerimi dönücem eve aradım kahveyi eve geçiyorum diye, arkadası çıkmamışsa, yatak odasında oturacakmışım, kapı sesinden gittiğini anlarmışım, bıdıbıdı da bıdıbıdı..

al işte cevabı kızım, çok merak ediyordun, senin hakkında ne düşündüğünü, sürekli aldatma ihtimali var diye düşünüyor!

22 Temmuz 2010 Perşembe

PANDORA'NIN KUTUSU


efsaneye göre, pandoranın kutusu açıldığında içindeki tüm kötülükler dünyaya yayılmış.kin, nefret, acı, ızdırap ve daha niceleri. içinde sadece umut kalmış... yüzyıllar boyunca insanlar sıkı sıkıya sarılışlar ona, yeri gelmiş yaşam sevinci olmuş, yeri gelmiş can simidi. yarın güzel bir gün olacak, aradığım aşkı bulacağım, mutlu olacağım, çok param olacak... diye umut etmişler hep...

kahve, benim bütün umutlarımı yok ediyor... tek tek, hiç acımadan, mazoşistliğimden olacak ben bundan zevk alıyorum. ne yaparsa yapsın, benim yanımda olduğu sürece sorun yok. benim umut etmeye gücüm kalmadı. pandoranın kutusundan umut da uçup gitti benim için...

20 Temmuz 2010 Salı

son 1

perşembe günü dönüyorum ankara, kahveye söylemedim, süpriz olsun istiyorum. ilk defa bu tatilde ona seviyorum, çok özledim, sevgilim aşkım böcüüm diye mesajlar attıp, beynini sikmedim. ama özledim!
sanki şansım dönüyor azcık çankaya ünv. ve ankara ünv. okutman alım ilanlarını gördüm nette, bir umut onlara başvuracağım dönünce. bir de Kum Saati diye bir kitap okuyorum, öldürülen türk aydınlarının, ölümden önceki 2-3 günlerini anlatıyor, türkçesi falan çok güzel, okurken sıkılmıyorsunuz hiç, yakın türk tarihi konusunda çok eksiğim, bildiğiniz güzel kitaplar varsa bana da söylesenize beee?

18 Temmuz 2010 Pazar

poff puff

içimde öyle bir sıkıntı var ki...
6 gün sonraya ankaraya dönüyorum trt de staj yapacagım 20 gün. bu 20 gün içinde iş bulmam lazım ki ankarada kalabileyim. annemlerle yüksek lisans işini konuştuk bugün. yurt dışı işi çok zor.ben burs bulamam. yurt dışında yapmak istiyorum, 20 milyara falan patlayacak, bizimkilerde bunu karşılayamaz. bu yüzden direkt yattı bu iş...
kariyer netten yaptığım başvurular bir boka yaramıyor, kahveyle kalmak, yaşamak, mutlu olmak istiyorum.inş. bulurum. gerçi o da izmirde iş bulursan kal! diyor 5-6 ay en azından deneyim olur. kendimi biliyorum ben 5-6 ay kalırsam ayrılırız

16 Temmuz 2010 Cuma

BORIS VIAN & JOHN FOWLES







hayatımın yazarları olduğuna anca 21 yaşımda karar verebildiğim, önlerinde saygıyla eğildiğim muhteşem insanlar. bugün Boris Vian'nın bir kitabını daha alınca onlar hakkında yazmaya karar verdim.



ingiliz dili ve edebiyatı okumamım bana kazandırdığı en önemli şey, John Fowles ile tanışmam. Fransız Teğmenin Kadını , modern ingiliz edebiyatı dersinde son sene okuduğumuz bir kitap, daha sonra kopamadım adamdan. Kelebek Koleksiyoncu'nu şiddetle tavsiye ederim. eminim Büyücü'yü okuyunca onuda aynı şiddetle tavsiye edeceğim.



Boris Vian'a gelince, çogu arkadasım sevmedi onu, dili ve içerdiği cinsellik öğeleri yüzünden,ama tek geçerim. müthiş bir adam, tapılası...eğer açık ve sade bir dil severseniz, okuyun mezarlarınıza tüküreceğim kitabının film galasında kalp krizi geçirip öldü. Şahane insanlar...


son bir şey , boris vian için yayın evine ve çeviriye dikkat ben imge ve ithakiyi tavsiye ederim.

15 Temmuz 2010 Perşembe

İZMİRRR!

ankaradan tanıdığım bir arkadaşım vardı bornovada çalmaya başlamış, onu görmeye gittim bugün, usulca yaklaşıp " tanışabilir miyiz?" dedim. özlemişim...
hiç solo çalarken dinlememişim, onu dinledim 1-2 saat sonra tıpış tıpış eve.. aile ile yaşamak zor iş!
onu dinlerken aklıma eski sevgilim geldi hani şu barmen olan( çok severdi bu müzisyeni) arayasım geldi arayamadım, en son 1 ay önce mesaj atmıştım" mezun oldum" diye, soğuk bir cevap gelmişti, "tebrikler" diye. kızamıyorum ona, haklı çünkü..
ama aşk bitince aynı evde yaşanmıyor bea, her şeyi batmaya başlıyor, aşk olduğuna bile emin değilim şimdi ama beni en iyi tanıyan insan oydu. hiç yalan söylemedim ona, tüm şeffalığımla tanıdı beni,sevdi... aşık olunca yalan söylerim ben, sevgilimin hoşuna gitmeyecek bir şey mi yaptım, hemen örtpas ederim, en sevmediğim huyum bu, kafam da iyi zaten...

arkadaşla tatil zor iş, sakarya vıb turizm ölsün bi daha da dirilmesin


tatil bitti, döndüm anamın dizinin dibine, bir on günde burada kalacagım. nasıl geçti tatil? zor geçti.. 2 çift gidince onun parası,bunun temizliği, kahvaltı hazırlığı, ev temizliği( 4 gün için) benim arkadasım olan hatun da bir hizmet bir hizmet, ee ben götümü yayıp oturunca göze batıyor. koşturmaktan tatil mi yaptım anlamadım.

karasu diye bir yere gittik adapazarında, ilk gün bi denize girelim dedik, türkçeyi zor konuşan bir can kurtaran koymuşlar kıyıya kara kuru bişi, oysa insan cankurtaran lafını duyunca , şöyle Brad Pitt misali bir şewy bekliyor, hayallerimi yıktılar, neyse, kıyıya gelin, açılmayın diye bar bar bağırıyor ( açılmayın demeside 50m gittik gitmedik)lan avaz avaz bağırıyor mal ee bizde bağırdık ona, sizi bi daha bu denize sokturmam falan dedi öküz. ilk günden sinirimi bozdu. tabi gördü hepimizi akça pakça... insanlarla konuşmayı bilmiyor, oraya cankurtaran oluyor...

Adapazarı insanını sevmediğme şöyle karar verdim:

SAKARYA VIB TURİZM, 54 MÜSLİM 001, plakalı arabayla geldim izmire, yemin ederim kızılay-balgat dolmuşları bu kadar durmuyor, şöför öküz, servis elemanları öküz,her 10 dakika da bir durduk bursaya kadar bir de benzin istasyonlarında sigara molası cabası... şöför bütün kör noktalarda sollama yapmaya kalktı, servis elemanı suyu söylene söylene getirdi, adamcağızın biri manisada inecekmiş, manisadan çıkınca dağın başında bir benzin istasyonunda indirdiler, mola yerinde otobüsün kalkacağını şöför köpek çağırır gibi elini sallayarak haber verdi....

daha yazarım ama yazdıkça sinir oluyorum.

şimdi benim bir sorum olacak bu seyahet araçları nereye şikayet edilir? VİB TURİZMe etsem bir işe yaramayacak başka bir yer bulmam lazım, daha yetkili bir yer. bileniniz varsa lütfen bana söylesin...

9 Temmuz 2010 Cuma

sonunda aradığım huzuru bulacağım!


Tatil tatil tatil...

deniz, kum, güneş...

evet, sonunda yarın tatile gidebiliyoruz, aksilik üstüne aksilik çıktı ama sabah gidiyoruz. ilk tatilimiz olacak sevgilimle, nedense pek bi heyecan yaptım. Veee sonunda 1.5 yıldır göremediğim ayaklarını göreceğim :)

ağdadır, götümü göbeğimi kapatacak bikinidir, dün canım çıktı. ama şimdi yolda yemek için kek, börek yapıyorum. 3 gündür bişi yemiyorum göbeğim azcık küçülsün diye ama fayda etmedi sanırım. yüzerken küçülür diye hayaller kuruyorum şimdi:)

aksilikten bahsetmişken son bir sorun kaldı. arabayı yıkatalım dedik, motoru yıkarken bujileri ıslatmışlar, eğer onlarda kurursa yarın sabah yola çıkacagız:))

5 Temmuz 2010 Pazartesi

regl ağrısı


regl olmaktan nefret ediyorum. hadi tamam olayım ama şu ağrısı olmasın yaa. vermidon zaten bi boka yaramıyor, apranaxada bağışılık kazandım. bi majezik haklıyo beni o da yok!! öleyimde kurtulayım dedirtiyor valla.

tüm huysuzlugumla kalktım bu sabah, ağladım, zırladım, kahveyi eczaneye yolladım ağrı kesici almaya ala ala apranax almış o da.kansere falan çare buluyorlarda bi şu regl ağrısına bulamadılar, her ay her ay bu ne ya amk.olsam bi dert olmasam bi dert. zaten düzenli değil adet dönemim kafasına göre oluyor. geciktiği zamanda aman neden olmadım aman hamile miyim? koştur koştur eczaneye git, gebelik testi al, litre litre su iç ki çişin gelsin, çubugun üzerine denk getirip işe, sonra da bekle. allahtan bugüne kadar bişi çıkmadı.

kahve sevmiyor prezarvatifi, benimde götüm yemiyor doğum kontrol hapı kullanmayı, kıllandırıyor falan diyorlar,zaten kıllıyım yeteri kadar, öyle şansa bırakıp sevişiyoruz

hadi bakalım bi gün bişi olcak ama...

3 Temmuz 2010 Cumartesi

SORAYAYI TAŞLAMAK


sorayayı taşlamak( the stoning of the soraya) diye bir izledim. uzun zamandır film izlerken ağlamamıştım. filmde soraya diye bir kadının recm edilişi ve nedeni anlatılıyor. filmin sonunda kendi öz çocuklarının sorayayı taşladıkları sahnede dayanamadım artık, başladım zırlamaya. oradaki beyinsiz adamların sakallarını cımbızla yolasım, tırnaklarını çekesim, türlü türlü işkenceler yapasım geldi. insanlık dışı mahluklar.böyle insanların olduğuna inanasım gelmiyor, inanmak istemiyorum ama gerçek değişmiyor tabi. şiddetle tavsiye ederim, küfredip sinirlerinizi boşaltırsınız. etkisinden kurtulmak pek kolay olmasada izlemeye değer bir film.

1 Temmuz 2010 Perşembe

resmi olarak öğrencilik hayatım biitti!


bugün okula öğrenci kimliğimi teslim ettim. okuldan, rektörden, hocalardan ne kadar nefret etsem de içim bi tuhaf oldu. resmen artık öğrenci değilim. yarın diploma töreni var, tüm günüm ona hazırlanmakla geçti, ağda, ayakkabı falan...

neyse bu öğrencilik hayatının bitmesi korkutuyor ama geleceğin belirsizliği de garip bir heyecan katıyor. aslında korkmam lazım, ne bok olucam bilmiyorum. kpssye başvurmadım, ne yaaee ben 4 seene devlete girmek için mi okudum diye.

muhtemelen dersanede s.k kadar para alıp, ağzıma sıçılarak çalışacağım. izmire dönme istemiyorum. bunca yıl sonra annemle nasıl yaşarım tahmin etmek bile istemiyorum. sevgilimle burada kalmak istiyorum, böyle para kazanayım, evimizi döşeyelim istiyorum.

ondanda emin değilim eğer para kazanmaya başlarsam, ondan ayrılıp, tek başıma, özgür olmak isteyebilirim. sevmediğimden değil ama bu güne kadar hayatımda hep birileri oldu: lisedeki sevgilimle 4 yıl çıktık, üniversiteye geldim, şu mal barmeni buldum 1.5 yılım onunla geçti, şimdi de kahve var işte onunlada neredeyse 2 yıl olacak.

yalnız kalmaktan ölesiye korkuyorum, sanırım ondan ayrılmayı götüm yemez.

ne yapacagımı bilmemek acaip korkutuyor beni...

hep bir amacım vardı bugüne kadar, artık yok, amaçsızlık beni öldürecek...

kitap bile okuyamıyorum 5 gün oldu hala madam bovary i bitiremedim, yarılamadım bile,

film izlemiyorum, müzik dinlemiyorum, dışarı çıkmıyorum, günde 1.5 paket sigara içip mutlaka alkol alıyorum, zayıflayamıyorum( en son su altın çilek saçmalığını denedim, bosu boşuna o kadar para vermişim, bir boka yaramıyor) duş almaya bile üşenir oldum, evde her yer topak topak toz oldu, ablamın ne iş yaptığını bugün öğrendim,makyaj yapmıyorum, utanmasam bakkala bile don atlet gideceğim...

offf bi şeyler yapmam lazım ama ne istediğimi bilmiyorum