27 Ekim 2010 Çarşamba

yeni bir aşk, yeni bir iş


sevgilimden ayrılma planları yapıyorum onun haberi yok, taşınmayı düşüüyorum bundanda haberi yok, ev bile buldum hiç bir şeyden haberi yok!

saçlarını kestirmiş, upuzunda saçları, kısacık kestirmiş, başka bir adam gibi olmuş...

yürümüyor ama, tamam ikiimizde çok emek verdik bu ilişkiye ama yok olmuyor; birbirimize anlatacağımız bir şey kalmadı, birbirimize tahamülümüzde kalmadı, ota boka sinirlenir olduk.

ayrılmamız en iyisi; ama nasıl. bunu ona yapamam çok emek verdik, çok sevdik... ama ikimizde mutsuzuz...

22 Ekim 2010 Cuma

ASOSYAL OLDUM

işe başladığımdan beri hiç bir şey yapmaya vaktim ve halim kalmıyor.. evet bu arada iş buldum :) dershanede. şimdilik güzel gidiyor, öğretmenlik yapmayı seveceğimi düşünmezdim ama sevdim. iş hayatı zormuş günde 11-12 saat çalışıyorum, bir de stajyer öğretmen olduğum için azcık paraya :(
derahanede biri var fizikçi ,allam liseli gibi kur yapıyorz birbirimize, yok kalem çalmaya çalışmalar, geçerken dürtmeler, ciddi bir şey yok ama eğlenceli ve güzel... flört etmeyi özlemişim :) heyecanlanıyorum, onu görmek için bahaneler uyduruyorum, kısacası eğleniyorum. hayat güzelmiş

23 Eylül 2010 Perşembe

İŞŞŞ


ik haftadır canım çıktı. sabah kalk, kahve yap, internetin başına geç, sırasıyla hürriyet seri ilan- kariyer.net-elemanonline da iş ilanlarına bak, sırayla ara, randevu al, duşa gir hazırlan , lanet olası topuklu ayakkabıları giy ve çık. görüşme saatinden önce git, bi cafe bulup otur, sigara içmemeye çalış. eve dön,yat, ertesi gün umutla, biz sizi arayacağız diyenlerin aramasını bekle bu sırada aynı işlemler devam etsin. 2 haftadır acil durum paralarımı yiyorum, beni nereye kadar idare edecek bilmiyorum.

görüştüğüm her yer "keşke deneyiminiz olsaydı" diyor. amk. alın işe deneyim olsun. artık yol paramı çıkarsın başka bir şey istemiyorum.

15 Eylül 2010 Çarşamba

işsizlik


haftada 3 gün, ayda 300 liraya işe girdim. başka yolu yok.iş yok, para veren yok...

kahve 2 gecedir eve gelmiyor, bu gece de yok. evimden siktir olup gitsin istedim, gitti işte...

şimdi de gelsin istiyorum. kadınlar dengesiz yaratılar... sevdiği zaman

" aman çok sıkıldım bi rahat versin, ne bu böyle vıcık vıcık sürekli"

ilgilenmediği zaman

" beni sevmiyon artık, azcık benimle ilgilen, beraber hiç bişi paylaşmıyoruz, bu ne biçim ilişki...."

uff sıkıldım ilişkilerden de,sürekli kafamda kurmaktan bişileri. acaba nerede kalıyo?, kiminle ? ne yaptı?, hatun var mı yanında? varsa ne ye benziyo? saçını başını yolarım ben o sürtüğün....."

13 Eylül 2010 Pazartesi

bok bokbok bombok

bok gibi bir hayatıım var. ayda 300 lira veriyor dersaneler, lan ben barda çalışırken daha fazla kazanıyordum, bunun için mi dört yıl okuyup ağzıma sıçtırdım? kahveylede çok pis kavga ettik. ben genelde öyle ota boka kavga edip, ayrılcam diyen tiplerden değilimdir ama bu sefer bitti. bir hafta içinde bu evden siktir olup gideceğim( önce iş bulup) iş buldum da 300 liraya kiramı bile ödeyemem ben. 40 yıllık karı kocalar gibi olduk aminyum.yanımda geğirme mi dersin, sikini taşağını kaşıya kaşıya tv izlememe mi dersin hepsi kahve de... önceden batmazdı. ahhh sevgilimm benim yanımda kendini rahat hissediyor derdim, şimdi batıyor amk, yaptığı her şey batıyor, evimden gitsin, 1 hafta sonra da ben taşınayım istiyorum.
bir insanın hayatında hiç bir bir şey düzgün gitmez, iş görüşmeleri nanay, kahveyle aram nanay, sex desen ne olduğunu unutturdu kahve...
kendimi toparlamam lazım şöyle düzgün para veren bir iş, ve yeni bir ev...
internette ev ilanlarına baktım amma çok herif varmış, bay yanına bayan ev arkadaşı isteyen, paraya da gerek yokmuş, temizlik yapsın yetermiş :)
aaaaaaaaaaaa ölmek istiyorum

7 Eylül 2010 Salı

aldatmak ve pişmanlık duyma(ma)k

bir insan ne kadar dürüst olabilir? yargılanmaktan, yaftalanmaktan korkmadan nasıl açıkca anlatabilir kendini, yaşadıklarını, hayallerini... bırak başkalarına anlatmayı ben yazarken bile olanları çarpıtma eğilimindeyim ya da saklama. sevmiyorum bu huyumu.
izmir'de kahveyi aldattım, daha buluşmaya giderken bunun böyle olacagını biliyordum. bile bile gittim, hazırlandım, süslendim ve çıktım kapıdan. aslında çok sarhoştum bir an da oldu falan diye düşünüp kendimi rahatlatabilirdim, iç huzuruma yeniden kavuşabilirdim... ertesi gün tekrar gitmem bütün bu olasılıkları elimden aldı. bir de öncesi gün çocuğa bir daha görüşmeyeceğiz falan diye konuştum o kadar, sonra ne oldu "programda mısın, ben çok sıkıldım." diye mesaj attım. bu çocuğa şarkıcı ismini veriyorum, kendisi ankarada sahne alırken 3-4 ay önce izmire yerleşti.
işin garip tarafı kendimi kötü hissetmiyorum,aldatmış gibi hissetmiyorum. duygusal anlamda hiç bir hissetmediğim biriydi. sadece fiziksel aldatma. sonra yine görüştük şarkıcıyla, 3-4 kere daha, dışarıda, yanımda kuzenlerim varken, bir şey olmadı. ankaraya gelmeden önceki son gece yanına gittim, sarıldım,
"sen iyi birisin, kendine dikkat et" dedim ve ekledim
"bana sevişmeyi öğrettin"
aşık olduğum biriyle yakınlaşmak ve bu yaşadığım birbirinden çok farklı. pişman mısın diye sorsalar evet derim, ama içimde biliyorum pişman olmadığımı...

22 Ağustos 2010 Pazar

izmire yeni geldim. otobüste yanımda oturan cocugun tabancası vardı, cinnet geçirip hepimizi tarar diye korkudan gözüme uyku girmedi valla, 8 saat cin gibi geldim. nilüfer iyice bozdu artık, geçen sne de bilgisayarımı çaldırmıştım, bu sefer silahlı bir bebe....

20 Ağustos 2010 Cuma


hani ramazandayız içki falan içilmez derler, aileden almadığımdan olsa gerek dine karşı pek ilgi ve alakm yoktur. kahveyle kokteyl yaptık, pek hoş, pek güzel güzel oldu.

bak bunu yazarken aklıma geldi. ben barda çalışırken, müdavimleri vardı barın, bunlar ramaznda da gelirlerdi, her gece abartsız, ama alkol almazlardı, bira bardağında elma suyu içerlerdi. ciddi söylüyorum. gel bütün sene iç, ramazanda da gel ama dini bütün müslüman ol yok öyle yağma. bende o meyve sularına 10 lira yazardım, sırf gıcıklığına...

o da geldi geçti, 20 liraya 13-14 saat çalıştığımı bilirim. neyseki barın tipi ayrıydı, bara oturanlarda bayana tip atmamayı erkekliklerine yediremediklerinden günde 40-45 alıyordum ben. aklıma geldi paylaşayım dedim. azcık sarhoşum. muhtemelen yarına silerim bunları..

16 Ağustos 2010 Pazartesi

fear factor aksiyon


hani bi yarışma var ya star tv de, fear factor aksiyon diye ona sardım 1-2 haftadır.yazma gereği duydum nedense. aptal bi şey. yarışmacılar sürekli dalasıyor birbirleriyle. hele biri var akın galiba adı. deli oldum o adama, nasıl bi özgüven o! elenemedi bi, gıcık oldum.neyse gelelelim konuumuza

ben o yarışmaya katılsam kesin ölürüm, kalp krizinden...

yükseklikten korkarım, karınca dahil bütün böceklerden korkarım, hele kapalı bir yerde kalmaktan... parmaklığı olan evlerde uyuyamam mesela..

iyi cesaret diyorum oraya katılan hatunlara, fareleri, böcekleri falan ağızlarına alıyorlar. ıyy iğrendim bi an.

böyle aptal saptal şeylerle vakit harcamama sinir olsamda izletiyor aptal yarışma kendini. ciddi ciddi merak ediyorum kim birinci olacak diye.

not: kendime küfrettim

12 Ağustos 2010 Perşembe


kahvenin şipariş ettiğim pastası geldi, resimde görüldüğü üzere. ama kahve yok, tek başıma kutlarım artık doğum gününü. uzun uzun plan yapıp planın bok olmasından nefret ediyorum. iş de bulamadım hala...

özet: hayat boktur

8 Ağustos 2010 Pazar

istiridye çocuğun hüzünlü ölümü


adam ilan-ı aşk için kum tepesini

düğün için deniz kıyısını seçti.

ve dokuz günlük balayı

capri adasında geçti.

ilk akşam yemeği: balık yahnisi

doğrusu çarpıcı bir yemek.

adam yumuladursun

kadından bir dilek.

dileği yerine geldi: bir bebek

ama bir sorun doğdu o an:

bir insan mıydı bu doğan?

gerçi beşer parmak vardı

ellerde ayaklarda

işitip hissediyordu da

öyleysemesele neydi ki?

ah bu çocuk

öyle tuhaf bir şeydi ki!

o aşk hikayesinin sonu buydu

bu doğum o mutluluğun sonuydu

çıkıştı doktora kadın:

benim olamaz bu.

çok farklı huyu suyu.

kokusuna bakın:

okyanus, yosun ve deniz suyu!

doktor içerledi

hanımefendi,kabahat benim mi

oğlunuz yarı-istiridyeyse

siz yine şanslısınız dün bu ilde

gagalı bir kız doğdu

. üç kulaklı.

her neyse.

sizen iyisi şirin bir eve taşının:

sahildeuygun isim arandı epey. sonunda

sam oldu adı.

tabii aslında

midyeye benzeyen o şey

sonra herkeste bir merak bir merak

istiridye çocuk ne zaman kabuğundan çıkacak?

bir gün thompson dördüzleri onu görünce

çift kabuklu diye alay edip kaçtı çabucak

bir bahar günü sokakta unuttular

sam yağmur altında kaldı.

biriken suyun mazgaldan gidişine

baktı-daldı.

annesi arabayı otobanda durdurmuş

ön panele vurup duruyordu

keder,hüsran,ızdırap.

tahammül etmek zordu.

bir gece hayatım dedi kocasına

sakın alay ettiğimi sanma

bana tuhaf gelen bir şey var

kızmaca yok ama.

anlaşılan

yataktaki sorunlarından ötürü

oğlumuzu suçluyorsun her an

"adam perişan.macunlar merhemler denedi

umutlanıp zaman zaman

iksirler losyonlar

ve kaşındıkça kaşındı kan-revan.

doktor dedi ki adama

kesin bir şey denemez ama, belki

derdinizin devası derdinizin sebebi.

istiridye seks gücünü arttırır derler.

kim bilir,oğlunuzu yerseniz

saatlerce sevişmek size vız gelebilir.

gece adam usulca

süzüldü oğlunun odasına

gözünde kan,alnında ter,dilinde yalan.

mutlu musun evlat? doğrusu

cennet dururken

çekilmez böyle hayat

düşün bi kere bezip de bu hayattan

ölmek istemez mi insan?"

gözlerini kırpıştırdı sam

ama cevap vermedi.

babası iyice kavrayıp bıçağı

gevşetti kıravatı.

tam tutmuş kaldırırken

oğlu ceketine damladı

adam kabukları ağzına dayadı

ve gidiverdi sam boğazından aşağı

sam'dan arta kalanları

hemen götürüp gömdüler

deniz kıyısına, kumsala.

bir damla gözyaşı, bir dua.

ve pürtelaş döndüler yuvalarına.

istiridye çocuğun mezarı:haç

sahile vurmuş olanbir tahta parçasından

ve kuma yazılmış bir söz:

kurtarır hazret-i isa

ama silindi haritası

denizin ilk kabarmasıyla.

Tim Burton

7 Ağustos 2010 Cumartesi

???

herhalde kahve uzakta olduğun sürekli onunla ilgili şeyler geliyor aklıma. zaman geçtikçe unutuyor insan. mesela " bi kere de ben öpeyim, hep sen mi öpeceksin" cümlesiyle başladı bizim ilişkimiz. o gün kahve gittikten sonra bütün gün onun giydiği pijamalarla dolaşmıştım evde, kokusu sinmişti... msn'den gitar çalıp şarkı söylemişti bir keresinde de...
aramızdaki yaş farkı o zmanlar çok korkuturdu beni. ben 22 yaşındayım o 37. artık tek sorun aramızdaki yaş farkına ailemin vereci tepki. onun içinde önce benim bir iş bulmam lazım.
bir kere bara gitmiştik, fenerin maçı vardı, o zamanlar saklıyoruz ilişkimizi, gol olsada sana sarılabilsem demişti bana:) çok kızıyordum ona, ilişkimizi saklamak istediği için, çünkü arkasından konuşulacak olan bendim, bana orospu diyecekti herkes... ne oldu, zmanla herkes öğrendi. çok özledim 3 gündür yok, benim 1 ay ondan uzakta kaldığım, gün saydığım oldu ama. beraber yaşadığınız evde tek başına kalmak daha zormuş...

6 Ağustos 2010 Cuma

kahvem


" bi kere de ben öpeyim, hep sen mi öpeceksin" diyerek öpmüştün beni boynmdan. ne düşünüyordun bana o öpücüğü verirken hala bilmiyorum. üzerinden 1.5 yıl geçti ama ben hala bu soruya cevap veremiyorum. sen neden izin verdin diye sorabilirdin , benimki izin vermek değildi. ben istiyordum o öpücüğü ve sonraki bütün öpücükleri...

seni arayıp, "bende seninle gelebilir miyim?" diye sorduğum akşam, gel deseydin, her şeyi arkamda bırakıp gelirdim seninle. düşünmeden gelirdim. gel demeni bekledim, ufacık bir kelime, sadece GEL! ama demedin, onun yerine "doğru olur mu?" diye sordun. öpüşmemiz doğru muydu? bana böyle bir şey sorabildiğine göre doğru değildi. elimi tuttuğunda "alev alev yanıyorsun" demiştin, şimdi ellerim buz gibi, sen yanımda değilsin...

o kadar hızlı oldu ki her şey, en azından benim açımdan öyle. durup düşünmedim ben ne yapıyorum diye, sadece bıraktım kendimi. senin yanında heyecan vardı, hala var.uzun duştayken seni öpebilmenin heyecanı,battaniyenin altından sana dokunmanın heyecanı, beni öperken nefesini duymanın heyecanı... senin yanında olmak bana iyi geliyor be tatlım, bakma öyle ağladığıma ya da arkama dönüp gittiğime, senin yanında olmayı seviyorum ben. sadece öpüşüp , elele diz dize durmayı da değil.hiç bir şey yapmadan oturmayı, boş boş televizyon izlemeyi, yemek yemeyi, kahve içmeyi... hepsini seviyorum.

normal mi senin yanında olmayı böyle istemem? çabuk tüketiriz diye korkuyorum, böylesi keyifli, güzel.

bir de şu siktiğimin toplum baskısı olamasa! çıkıp ortaya diyebilsem ben kahveyi seviyorum diye, size ne, bu BENİM HAYATIM diye avaz avaz bağırabilsem. şu boktan hayatın ve boktan toplumun dayattığı değerlere göre yaşamaktan bıktım. ille kendimi kısıtlayacağım, istediğim gibi yaşayamayacağım. "AAA o ne der sonra" sorusu kafamın içinde beynimi kemirecek. bu normlar benim değil! ama onlara göre yaşamak zorundayım

kendi hayatının anarşisti olmanı engeller toplum. düzenini bozma sonra üzülürsün, mutsuz olursun.... ama istediğin yerle bir etmektir o hayatı, sonra yeniden inşa etmek, belki gözyaşları olacak orada ama kendi kendine kuracaksın bilinmez geleceğini. hem ne belli , belki kahkahalar olacak, bilemezsin denemeden... öyle bir işlerler ki beynine, cesaret edemezsin, dışlanma korkusu baskın gelir vazgeçersin. sanırım ben bunu birazcık başardım ve mutluyum. gözyaşıda var kahkaha da var yeni yaşamımda. sen benim hep kahkahaları ol! tekrar söylüyorum iyiki varsın, iyi ki girdin hayatıma ve ben bir süre daha orada kalmanı istiyorum, kim ne derse desin, ne düşünürse düşünsün...

5 Ağustos 2010 Perşembe

kabus


dün gece kahve manisaya gitti. annesi hastaymış galiba, banada bir şey söylemiyor ki. ne oldu ne bitti... allahım deli gibi korktum dün gece, yalnız kalmaktan bu evde. birinci katta olduğunu söylemiştim.tüm pencereler kapalı yattım bu sıcakta. bir sürü kabus gördüm, hele bir tanesi çok feciydi.

kahve vuruluyordu, deli gibi sokaklara koşuyorum yardım edin edin diye, sonra bir komsu geliyor, ölmek üzere falan diye, çok net hatırlıyorum.%3 yaşama şansı var diyo, bunu diyen adamda doktor değil, taksi şöförü. hüngür hüngür ağlayarak uyandım, uyanıncada uzunca bir süre ağladım, öyle ki sabah kalkınca gördüm, ağlamaktan gözleri şişmiş. ne anlama geliyorsa bu artık...

bu evde kahve olmadan kalmaktan nefret ediyorum, acaip korkuyorum yalnız kalmaktan, bir an önce geri gelse...

3 Ağustos 2010 Salı

bebeler ve zeytin

bütün günümü pisilerle oynayarak geçirdiğim için olsa gerek, zeytini( allahım ne kadar yaratıcıyım, bula bula zeytin ismini bulmuşum kediye koyacak) aldığım ve onunla geçirdiğim 3 yılı anlatasım geldi( biliyorum bu da çook ilgi çekici) kedimle 3 yıl!
zeytin bildiğin sokak kedisi ama petshoplarda 10 liraya satılanlardan. eve çıkınca her kız gibi hayvan krizim geldi ve 1 yıl sevgilimi ikna edemedim kedi almaya onun yerine speedy gonzales aldık. 6 ay falan yaşadı, bir gün izmir de kafesini temizlerken onu güneşin altında, balkonda unuttum, içeri almayı hatırlayana kadar ölmüştü, huzur içinde yat Tıknaz. sonra da zeytini aldım. petshopta 3 tane kedi vardı, bir tanesi çok ufaktı, diğeri uyuz bişiydi yatıyordu, bir tabeside kafese parmağımı uzatır uzatmaz saldırdı, o an işte dedim benim kedim bu olamalı. ufakken çok kötü osuruyordu, bir de kafamı ısırırdı, eve gelen misafirlerin bacaklarına saldırırdı. onu yüzünden bi süre hiç bir arkadaşım gelmedi bana.
sonra 1. katta bie eve taşındım 1.5 yıl önce, zeytin sokakla tanıştı. çok hatırlarım gecenin 2sinde sokaklarda kedi aradığımı eve gelmeyince, çocuğum sanki, sonradan alıştım 3-4 gün gelmediği de oluyor artık. en son hamile kaldı, yedi yedi yedi, yarım dünya oldu bildiğin.
doğuracagı gün azıma sıçtı, internetten gerekli araştırmaları yapıp doğuma hazırlandık ailecek. herhalde geceden başladı sancıları bütün gece miyavvvv miyavv diye gezdi evde, bir gram uyuyamadım, yanında durunca susup yatıyor ama ayrılınca evi inletiyor, doğum başladıktan sonra pek siklemedi beni 3 tane bebe doğurdu 7 saatte.
benim sürtük kedim yavrularını bırakmamak için artık en fazla 5-10 dakika dışarı çıkıp geri geiyor artık.
ya bi de bu doğurdu bebelerden biri( adını zilli koydum) boyuna bakmadan kıhlıyor, 1 aylık bebe nasıl kıhlıyor bana, elime alıp kafasını koparasım geliyor, dokununca sanki işkence yapıyormuşum gibi viyaklıyor şırfıntı.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

BEBELERİM


kedicim doğurdu, bende bıcırıkların fotoğraflarını çekiyorum, en güzeli bu ama. mama kabının bi tarafına götünü koyup diğerinden mama yemeye çalışan zilli:)

15.01.09


insanlar neden sınırlarını bilmiyorlar? çığlık atıyorum artık dur diye... sanki kulakları tıkalı, benim sesimi bastırmak için daha fazla açıyorlar müziğin sesini! sonra tek tek saldırmaya başlıyorlar, ölümüne! canımı yakmak için tek tek atıyorlar okları, canımın yanmadığını göstermeye çalışırken, daha çok acıyor canım. artık ağlamaya başlıyorum, canım acısın istemiyorum, nafile... ataklar devam ediyor ben küçülüyorum. ufacık yapayalnız kalıyorum. çaresizce oradan oraya gidiyorum, belki birisi beni anlar, yaralarımı sarar, göğsüne yatırıp saçımı okşar, beni sever, sımsıkı sarılır ben yanındayım der gibi...

sevdiğini, sevdiğini söyledğin birini nasıl mutsuz etmek için çaba harcarsının? harcıyamazsın! seviyorsan, bu sevgiyi tüm hücrelerinde hissediyorsan, zamansızca hayallerinde onunla birlikteysen,düşünürken bile yüzüne o şapşal gülümseme gelip yerleşiyorsa...

BEN SEVİYORUM! hayatı, yaşamayı, sabahın serinliğini, türk kahvesinin kokusunu, arkadaşımla oturup hayatın boktanlığı hakkında konuşmayı,kahveyle tekrar tekrar yüzüklerin efendisi izlemeyi,bazen ağlamayı bazen de delicesine gülmeyi...

bunların arasında yerin yok artık, seni çıkardım hayatımdan tamamen, geçmişi de olamayan gelecek hayallerini de. artık gülümseyerek bakamıyorum yaşadıklarımıza...

ÇIK GİT HAYATIMDAN ARTIK!

30 Temmuz 2010 Cuma

ilk öküz


Lisedeki ilk aşkımdan bahsedesim geldi, çocuk tam bir hayvandı, bende salaktım. hazırlıktaydım. ikimizde tiyatro klubündeydik, ama beraber oynadığımız bir rol de yoktu, farklı oyunlarda oynuyorduk.bir süre normal takılmalarla geçti, işte elini elimin üzerine koyup, aa senin ellerin ne kadar küçükmüş, kola aldım içer misin? geyikleriyle 3-4 ay geçti, sonra bir gün kalplerden adımı yazıp verdi bana, güzel çizerdi bok kafalı... akabinde tenefüste;


" neden kalple yazdın?"


"sence?"


"hihihi bilmem"


"tahmin et"


"hihihihi"


işte bir gün geçti böyle ,sonra konuşmadık yarı yıl tatili geldi, ne telefon var ne bir şey, yarı yıl tatilinde de konuşamadık. okullar açıldı tekrar yok yine konuşmuoyruz, şimdi hatırlamıyorum ama bi şekilde konuştuk, tiyatro yüzünden galiba, sonrada sevgili olduk.


bir gün , bi okula gidiyoruz tiyatro oynamaya, otobüste beraber oturdum bu bi an beni öptü, dudağını deydirip çekti yani, aman tanrım nasıl heyecanlıyım ben, ilk öpücük( sayılmaz), otobüsten inince hemen kızlara anlattım,kıkırdaştık baya bi...

annemle aynı okulda okudum ben liseyi, bu çocuk yüzünden disipline verdiler beni, bişi de yapmıyoruz hani kantinde beraber oturup, bahçede elele gezmek dışında, öpüşüp, yiyişmeleri okul dışına saklıyorduk. valla annem bu kadar üstümüze gelmeseydi bırak 4 yılı 4 ay sürmezdi, yasakların çekici olduğunun kanıtı işte:)

dayakta yedim ben bu çocuktan ama sözde aşığım ya ayrılmadım bir türlü, o da benim salaklığım, lise aşkı işte, üniversiteyi kazanınca ayrıldık, ben ankaraya geldim ...

28 Temmuz 2010 Çarşamba

şanslı günümdeyim galiba:)


ne hikmetse başvurduğum yerlerden bugüne kadar hiç bir cevap alamadım, bugün iki yerden birden aradılar, görüşme için randevu verdiler. ben artık 15inden sonra sike sike izmire dönmek zorunda kalacağım sanıyordum. bi mutlu oldum. sonra farkettim ki mülakata giderken giyecek hiç bir şeyim yok, staj için almıştım ama onlarda kışlık, pişik olurum valla onların içinde. ayarladım en sonunda bir şeyler, bir de makyaj yaptım mı...

cuma gününe randevu verdikleri iş için kabul edilirsem İstanbulda 3 aylık eğitim şartı varmış, bu biraz sorun işte, kahveden 3 ay ayrı kalmak istemiyorum gerçi o da gitsede biraz yalnız kalsam diye bakıyordur ama...

neyse şarabımı içip sızmam lazım ki, yarın erken kalkabileyim.

mutlu...

27 Temmuz 2010 Salı

AŞK


Öyle bir aşk istiyorum ki, ayaklarım yerden kesilsin, dünya umurumda olmasın...

Kimin ne diyeceğini umursamadan tutabileyim, sevdiğimin ellerini...

Bana mutluluğun ne demek olduğunu öğretsin, öğretsin ki tanımını yapabileyim...

Kendim olayım, maskelerden arındırsın beni...

Yalnızlığımı paylaştığım, acılarımı dindiren,

Vazgeçemeyeceğim bir aşk olsun...

25 Temmuz 2010 Pazar

korkuyorum!


ben ne kadar korkak biriyim böyle, bunu biliyorum ve bilmek kendimden nefret etmeme sebep oluyor. dün akaşam hatta aksam değil sabaha karsı kahveyle kavga ettik, eşyeları attı duvarlara parçalandı falan, ben yatıyordum, uyuyordum hatta, neyse kalktım, giyindim, sessiz sessiz, çekmedeki 100 euro yu aldım, yanıma kapıyı çarpıp çıktım. bir yandanda ağlıyorum, titreye titreye. metro daha açılmamış, ee param yok, kimseyi aramakta istemiyorum o saatte, oturdum metronun merdivenlerine, 1-2 sigara içtim , ağlamam kesilsin diye, sonra tıpış tıpış eve döndüm. işte bu an kendimden nefret ettiğim an! dönmemem lazımdı biliyorum ama gidersem bir daha geri dönemem gibi geldi. şimdi bir sürü mazeret bulabilirm dönmemle ilgili, ama içimden biliyorum gerçeği, bu da benim kendime olan saygımı azaltıyor. TANRIM ŞU İÇİMDEKİ SEVGİ ÖLSÜN ARTIK DA BEN KENDİ YOLUMA GİDEBİLEYİM, KENDİM OLAYIM!!!!

24 Temmuz 2010 Cumartesi

süprizz


efenim şimdi benim vaktim bol, o yüzden bütün gün evde kuruyorum, öyle olsa şöyle yaparım, o da olmazsa bunu yaparım diye. bari güzel bir şeyler kurayım dedim, benim kahvenin doğum gününü planlıyayım. ahanda aklımda olan:

3 gün önceden evde bir şeyler yapalım diye düşünüyorum, arkadaşlarını çağırırım( neyseki çok sevdiği arkadaşı yok, 2-3 kişi) bu evdeki süpriz olsun, kahveyi yollarım dışarı ben hazırlıkları yaparım. akşamda gelir görür kutlar. pastayı kendim yaparım diye düşünürken internette özel dizayn pastalar buldum, biraz tuzlu fiyatları ama oş olur bence. girin bi bakın. ya o kadar güzel şeyler varki, bekarlığa veda pastalarına bayıldım.işte kutlarız falan bugün öyle geçer, muhtemelen bizde kalacakları için gece için plan yapmıyorum.

doğum günü tarihinde de yemeğe gideriz şık bir yere, ankara da yosun diye bir balık lokantası varmış, orası olabilir ama bilmiyorum, bir fikriniz varsa , romantik bir akşam yemeği için, paylaşırsanız pek mutlu olurum. doğum günü hediyesine gelince 37 yaşına girecek olan bi adama ne alınır? bana cep telefonu almıştı ama maalesef benimki o kadar pahalı olamayacak. geçen sene saat almıştım. ne alınır ki başka hiç bilmiyorum.

neyse ben biraz daha kuarayım. kuramama yardımcı olanlara şimdiden çokkk teşekkürler

23 Temmuz 2010 Cuma

ALDATAN KADIN, ALDATILAN KADIN


yok benden adam olmaz, olmazzz. dün geldim ankaraya , benimkine süpriz yaptım, çalıştığı yere gittim. öpüşüp koklaştık, sonra eve döndüm, çünkü bok götürüyor evi, bütün bardaklar kirli. 4 saat temizlik yaptım. sonra mumları yaktım, romantik olsun 1 hafta görüşemedik, 2 aydır tık yok diye.pencerede beklemeye başladım. yoldayım diye mesaj attı. son rütuşlar, veeee yanında arkadaşıyla gelmiş. öküz herif , insan haber verir. ben en seksi kıyafetlerimi giymişim,bütün evde mum yanıyor, valla banyo dahil! sonra sabah altıya kadar oturup, arkadaşının terk edilme geyiğini dinledim. en azından özür dilmesini biliyor, yaptığı eşşekliğin farkında... dün o kadar hazırlandım bu gece bi bok yapmam artık...

bu arkadaşı dediğim çocukcagız da tatlı bişi, 7 ay önce ayrılmışlar, hala 4 yıl sonra bana bu yapılır mı diyor:)

bütün gece kafamı sikti

" başkası var mıdır?"

"neden, neden, neden"

"niye ayrıldı?"

"öldürcem sevgilisini"

ben ne onu tanırım ne de kızı bana yorum yaptırıyor, yapıyorum, beğenmiyo.

laf bir an öyle bir yere geldi ki, anlatayım şimdi:

sevgilisi varsa söyler diyorum, ama söylemedi dedi ve başladı anlatmaya: efenim şimdi bunlar görüşürken kızın sevgilisi varmış, bir gün kızın sevgilisi bunları evde basmış. basılana kadar söylememiş kız sevgilisine. ee benim kahveyle de buna benzer oldu, hatta daha fecisi, benimde sevgilim vardı ve kahve sürekli bizde kalırdı, gel zaman git zaman hoşlandım ben bundan, baktım o da hoşalnıyor, bi öpüştük, sonra ayrıldım, öyle basılmadık yani. ama çocugun düşüncesi kötü yaa, " bana da aynısını yapıyorsa??" diyip duruyor. acaba kahvenin aklınada geliyor mudur diye düşünürkennn, cevabı aldım.

okula gittim sabah, kahvede işe, çocuk uyuyor daha. neyse hallettim işlerimi dönücem eve aradım kahveyi eve geçiyorum diye, arkadası çıkmamışsa, yatak odasında oturacakmışım, kapı sesinden gittiğini anlarmışım, bıdıbıdı da bıdıbıdı..

al işte cevabı kızım, çok merak ediyordun, senin hakkında ne düşündüğünü, sürekli aldatma ihtimali var diye düşünüyor!

22 Temmuz 2010 Perşembe

PANDORA'NIN KUTUSU


efsaneye göre, pandoranın kutusu açıldığında içindeki tüm kötülükler dünyaya yayılmış.kin, nefret, acı, ızdırap ve daha niceleri. içinde sadece umut kalmış... yüzyıllar boyunca insanlar sıkı sıkıya sarılışlar ona, yeri gelmiş yaşam sevinci olmuş, yeri gelmiş can simidi. yarın güzel bir gün olacak, aradığım aşkı bulacağım, mutlu olacağım, çok param olacak... diye umut etmişler hep...

kahve, benim bütün umutlarımı yok ediyor... tek tek, hiç acımadan, mazoşistliğimden olacak ben bundan zevk alıyorum. ne yaparsa yapsın, benim yanımda olduğu sürece sorun yok. benim umut etmeye gücüm kalmadı. pandoranın kutusundan umut da uçup gitti benim için...

20 Temmuz 2010 Salı

son 1

perşembe günü dönüyorum ankara, kahveye söylemedim, süpriz olsun istiyorum. ilk defa bu tatilde ona seviyorum, çok özledim, sevgilim aşkım böcüüm diye mesajlar attıp, beynini sikmedim. ama özledim!
sanki şansım dönüyor azcık çankaya ünv. ve ankara ünv. okutman alım ilanlarını gördüm nette, bir umut onlara başvuracağım dönünce. bir de Kum Saati diye bir kitap okuyorum, öldürülen türk aydınlarının, ölümden önceki 2-3 günlerini anlatıyor, türkçesi falan çok güzel, okurken sıkılmıyorsunuz hiç, yakın türk tarihi konusunda çok eksiğim, bildiğiniz güzel kitaplar varsa bana da söylesenize beee?

18 Temmuz 2010 Pazar

poff puff

içimde öyle bir sıkıntı var ki...
6 gün sonraya ankaraya dönüyorum trt de staj yapacagım 20 gün. bu 20 gün içinde iş bulmam lazım ki ankarada kalabileyim. annemlerle yüksek lisans işini konuştuk bugün. yurt dışı işi çok zor.ben burs bulamam. yurt dışında yapmak istiyorum, 20 milyara falan patlayacak, bizimkilerde bunu karşılayamaz. bu yüzden direkt yattı bu iş...
kariyer netten yaptığım başvurular bir boka yaramıyor, kahveyle kalmak, yaşamak, mutlu olmak istiyorum.inş. bulurum. gerçi o da izmirde iş bulursan kal! diyor 5-6 ay en azından deneyim olur. kendimi biliyorum ben 5-6 ay kalırsam ayrılırız

16 Temmuz 2010 Cuma

BORIS VIAN & JOHN FOWLES







hayatımın yazarları olduğuna anca 21 yaşımda karar verebildiğim, önlerinde saygıyla eğildiğim muhteşem insanlar. bugün Boris Vian'nın bir kitabını daha alınca onlar hakkında yazmaya karar verdim.



ingiliz dili ve edebiyatı okumamım bana kazandırdığı en önemli şey, John Fowles ile tanışmam. Fransız Teğmenin Kadını , modern ingiliz edebiyatı dersinde son sene okuduğumuz bir kitap, daha sonra kopamadım adamdan. Kelebek Koleksiyoncu'nu şiddetle tavsiye ederim. eminim Büyücü'yü okuyunca onuda aynı şiddetle tavsiye edeceğim.



Boris Vian'a gelince, çogu arkadasım sevmedi onu, dili ve içerdiği cinsellik öğeleri yüzünden,ama tek geçerim. müthiş bir adam, tapılası...eğer açık ve sade bir dil severseniz, okuyun mezarlarınıza tüküreceğim kitabının film galasında kalp krizi geçirip öldü. Şahane insanlar...


son bir şey , boris vian için yayın evine ve çeviriye dikkat ben imge ve ithakiyi tavsiye ederim.

15 Temmuz 2010 Perşembe

İZMİRRR!

ankaradan tanıdığım bir arkadaşım vardı bornovada çalmaya başlamış, onu görmeye gittim bugün, usulca yaklaşıp " tanışabilir miyiz?" dedim. özlemişim...
hiç solo çalarken dinlememişim, onu dinledim 1-2 saat sonra tıpış tıpış eve.. aile ile yaşamak zor iş!
onu dinlerken aklıma eski sevgilim geldi hani şu barmen olan( çok severdi bu müzisyeni) arayasım geldi arayamadım, en son 1 ay önce mesaj atmıştım" mezun oldum" diye, soğuk bir cevap gelmişti, "tebrikler" diye. kızamıyorum ona, haklı çünkü..
ama aşk bitince aynı evde yaşanmıyor bea, her şeyi batmaya başlıyor, aşk olduğuna bile emin değilim şimdi ama beni en iyi tanıyan insan oydu. hiç yalan söylemedim ona, tüm şeffalığımla tanıdı beni,sevdi... aşık olunca yalan söylerim ben, sevgilimin hoşuna gitmeyecek bir şey mi yaptım, hemen örtpas ederim, en sevmediğim huyum bu, kafam da iyi zaten...

arkadaşla tatil zor iş, sakarya vıb turizm ölsün bi daha da dirilmesin


tatil bitti, döndüm anamın dizinin dibine, bir on günde burada kalacagım. nasıl geçti tatil? zor geçti.. 2 çift gidince onun parası,bunun temizliği, kahvaltı hazırlığı, ev temizliği( 4 gün için) benim arkadasım olan hatun da bir hizmet bir hizmet, ee ben götümü yayıp oturunca göze batıyor. koşturmaktan tatil mi yaptım anlamadım.

karasu diye bir yere gittik adapazarında, ilk gün bi denize girelim dedik, türkçeyi zor konuşan bir can kurtaran koymuşlar kıyıya kara kuru bişi, oysa insan cankurtaran lafını duyunca , şöyle Brad Pitt misali bir şewy bekliyor, hayallerimi yıktılar, neyse, kıyıya gelin, açılmayın diye bar bar bağırıyor ( açılmayın demeside 50m gittik gitmedik)lan avaz avaz bağırıyor mal ee bizde bağırdık ona, sizi bi daha bu denize sokturmam falan dedi öküz. ilk günden sinirimi bozdu. tabi gördü hepimizi akça pakça... insanlarla konuşmayı bilmiyor, oraya cankurtaran oluyor...

Adapazarı insanını sevmediğme şöyle karar verdim:

SAKARYA VIB TURİZM, 54 MÜSLİM 001, plakalı arabayla geldim izmire, yemin ederim kızılay-balgat dolmuşları bu kadar durmuyor, şöför öküz, servis elemanları öküz,her 10 dakika da bir durduk bursaya kadar bir de benzin istasyonlarında sigara molası cabası... şöför bütün kör noktalarda sollama yapmaya kalktı, servis elemanı suyu söylene söylene getirdi, adamcağızın biri manisada inecekmiş, manisadan çıkınca dağın başında bir benzin istasyonunda indirdiler, mola yerinde otobüsün kalkacağını şöför köpek çağırır gibi elini sallayarak haber verdi....

daha yazarım ama yazdıkça sinir oluyorum.

şimdi benim bir sorum olacak bu seyahet araçları nereye şikayet edilir? VİB TURİZMe etsem bir işe yaramayacak başka bir yer bulmam lazım, daha yetkili bir yer. bileniniz varsa lütfen bana söylesin...

9 Temmuz 2010 Cuma

sonunda aradığım huzuru bulacağım!


Tatil tatil tatil...

deniz, kum, güneş...

evet, sonunda yarın tatile gidebiliyoruz, aksilik üstüne aksilik çıktı ama sabah gidiyoruz. ilk tatilimiz olacak sevgilimle, nedense pek bi heyecan yaptım. Veee sonunda 1.5 yıldır göremediğim ayaklarını göreceğim :)

ağdadır, götümü göbeğimi kapatacak bikinidir, dün canım çıktı. ama şimdi yolda yemek için kek, börek yapıyorum. 3 gündür bişi yemiyorum göbeğim azcık küçülsün diye ama fayda etmedi sanırım. yüzerken küçülür diye hayaller kuruyorum şimdi:)

aksilikten bahsetmişken son bir sorun kaldı. arabayı yıkatalım dedik, motoru yıkarken bujileri ıslatmışlar, eğer onlarda kurursa yarın sabah yola çıkacagız:))

5 Temmuz 2010 Pazartesi

regl ağrısı


regl olmaktan nefret ediyorum. hadi tamam olayım ama şu ağrısı olmasın yaa. vermidon zaten bi boka yaramıyor, apranaxada bağışılık kazandım. bi majezik haklıyo beni o da yok!! öleyimde kurtulayım dedirtiyor valla.

tüm huysuzlugumla kalktım bu sabah, ağladım, zırladım, kahveyi eczaneye yolladım ağrı kesici almaya ala ala apranax almış o da.kansere falan çare buluyorlarda bi şu regl ağrısına bulamadılar, her ay her ay bu ne ya amk.olsam bi dert olmasam bi dert. zaten düzenli değil adet dönemim kafasına göre oluyor. geciktiği zamanda aman neden olmadım aman hamile miyim? koştur koştur eczaneye git, gebelik testi al, litre litre su iç ki çişin gelsin, çubugun üzerine denk getirip işe, sonra da bekle. allahtan bugüne kadar bişi çıkmadı.

kahve sevmiyor prezarvatifi, benimde götüm yemiyor doğum kontrol hapı kullanmayı, kıllandırıyor falan diyorlar,zaten kıllıyım yeteri kadar, öyle şansa bırakıp sevişiyoruz

hadi bakalım bi gün bişi olcak ama...

3 Temmuz 2010 Cumartesi

SORAYAYI TAŞLAMAK


sorayayı taşlamak( the stoning of the soraya) diye bir izledim. uzun zamandır film izlerken ağlamamıştım. filmde soraya diye bir kadının recm edilişi ve nedeni anlatılıyor. filmin sonunda kendi öz çocuklarının sorayayı taşladıkları sahnede dayanamadım artık, başladım zırlamaya. oradaki beyinsiz adamların sakallarını cımbızla yolasım, tırnaklarını çekesim, türlü türlü işkenceler yapasım geldi. insanlık dışı mahluklar.böyle insanların olduğuna inanasım gelmiyor, inanmak istemiyorum ama gerçek değişmiyor tabi. şiddetle tavsiye ederim, küfredip sinirlerinizi boşaltırsınız. etkisinden kurtulmak pek kolay olmasada izlemeye değer bir film.

1 Temmuz 2010 Perşembe

resmi olarak öğrencilik hayatım biitti!


bugün okula öğrenci kimliğimi teslim ettim. okuldan, rektörden, hocalardan ne kadar nefret etsem de içim bi tuhaf oldu. resmen artık öğrenci değilim. yarın diploma töreni var, tüm günüm ona hazırlanmakla geçti, ağda, ayakkabı falan...

neyse bu öğrencilik hayatının bitmesi korkutuyor ama geleceğin belirsizliği de garip bir heyecan katıyor. aslında korkmam lazım, ne bok olucam bilmiyorum. kpssye başvurmadım, ne yaaee ben 4 seene devlete girmek için mi okudum diye.

muhtemelen dersanede s.k kadar para alıp, ağzıma sıçılarak çalışacağım. izmire dönme istemiyorum. bunca yıl sonra annemle nasıl yaşarım tahmin etmek bile istemiyorum. sevgilimle burada kalmak istiyorum, böyle para kazanayım, evimizi döşeyelim istiyorum.

ondanda emin değilim eğer para kazanmaya başlarsam, ondan ayrılıp, tek başıma, özgür olmak isteyebilirim. sevmediğimden değil ama bu güne kadar hayatımda hep birileri oldu: lisedeki sevgilimle 4 yıl çıktık, üniversiteye geldim, şu mal barmeni buldum 1.5 yılım onunla geçti, şimdi de kahve var işte onunlada neredeyse 2 yıl olacak.

yalnız kalmaktan ölesiye korkuyorum, sanırım ondan ayrılmayı götüm yemez.

ne yapacagımı bilmemek acaip korkutuyor beni...

hep bir amacım vardı bugüne kadar, artık yok, amaçsızlık beni öldürecek...

kitap bile okuyamıyorum 5 gün oldu hala madam bovary i bitiremedim, yarılamadım bile,

film izlemiyorum, müzik dinlemiyorum, dışarı çıkmıyorum, günde 1.5 paket sigara içip mutlaka alkol alıyorum, zayıflayamıyorum( en son su altın çilek saçmalığını denedim, bosu boşuna o kadar para vermişim, bir boka yaramıyor) duş almaya bile üşenir oldum, evde her yer topak topak toz oldu, ablamın ne iş yaptığını bugün öğrendim,makyaj yapmıyorum, utanmasam bakkala bile don atlet gideceğim...

offf bi şeyler yapmam lazım ama ne istediğimi bilmiyorum

30 Haziran 2010 Çarşamba

din ve bekaret


her içkili ortamda yapılan şu bekaret ve din hakkında konuşmaktan nefret ederim, önceleri hararetle kendi fikrimi savunurdum ama sonradan öğrendim ki susacaksın, herkesin kafa olmuş bir milyon, sanane adam bakire isterse istesin, sen mi alıcan koynuna!
ilk ciddi ilişkimi üniversite ilk sınıfa yaşadım. bi barmenle tanıştım, allahım her gece bara gider oldum, sonunda tanıştık, anlaştık, koklaştık ve eve çıkmaya karar verdik. çıktıkta... bu herifle 1.5 yıl beraber yaşadım, ilk yattığım erkekte oydu. bir gün yine böyle arkadaş ortamında içmişiz, bekarete geldi konu, bu demez mi bana bekaret önemli diye, puşt benim düşüncemi biliyorsun bu konuda kapayıp çeneni otursana ama konuştuda konuştu, sonra ayrıldık. noldu yani bekaretimi aldında götün göğe mi erdi? hala anlamam insanların ikiyüzlülüğünü, sen gel tanıma aynı evde yaşadığın adamı,dumur ol kal orda, o gece de zaten salonda yattı:)
hala saçma gelir bu mevzu, lan o kadar hatun tanıyorum analını, oralını yapan ama namusunu korumuş olan (!) benimde aklım bunu almıyor işte.
ya da sonradan gidip diktireni ve dünyanın en namuslu hatunu haline gelenleride var

din de bekarette saçma geliyor belki edebiyat okuduğum içindir ama bir gün bulucam benimle aynı şekilde düşünen birini. hala inanıyorum...

çocukluğum


küçükken hayallerim vardı gelecekle ilgili, ben büyüdükçe hayallerim küçüldü...

hiçbirine sahip olamadım. geri dönmek istiyorum çocukluğuma;

eve girersem annem çıkmama izin vermeyecek diye çalılıklara işemeyi,

hafta sonları erken kalkmak zorunda olmamayı,

şeker kız kendiyi izlemeyi,

yemekleri çöpe döküp yedim hepsini demeyi,

hava karardıktan sonra sokakta oyun oynamayı başarı saymayı,

ağda yapmak zorunda olmayışımı,

kahkalar açarak sokakta koşturmayı,

gözlerimi kocaman açarak cinsillik ansiklopedisini karıştırmayı,

cezalı olduğum için pencereden arkadaşlarımı izlerken ağlamayı,

babamın bana her akşam çınar pastanesinden dondurma almasını,

bahçelerden erik çalmayı...

çocukluğumu özledim ben, hiç bir şeyi umursamadan kahkalarla gülmeyi...

29 Haziran 2010 Salı

ESMER


tekrar esmer oldum. 3 renk saçımdan kutulup siyah yaptırmak istedim ama ismail abi her zamanki gibi yapmmadı. adamın antipatisi var siyah saça karşı, onun yerine orjinal rengine boyadı. kendimi bir beğendim bir beğendim , sonra bir daha beğendim. ben böyle kendimi beğenirken dolmuşa bir hatun bindi, incecik, sütun gibi bacaklar, allahım o ne güzellik, şimdi böyle yazdığıma bakma o an acaip kıskandım, dolmuş ani bi fen yapsın yüzünü falan çarpıp, burnunu kırsın istedim. tanrım bir insana hem güzel vücut, hemde muhteşem bir yüz verme. ben kıskançlıktan orta yerimden çatlayacağım bu gidişle....

27 Haziran 2010 Pazar

CARREFOURDAN NEFRET EDİYORUM


bi televizyon sehpası almaya gittik 60 lira bişi. bi de sallanan koltuk beğendik orada kırmızı, 99 lirada o , pahalı geldi almadık onu ama sucuktur, deterjandır,ciftir, odur, budur derken kasaya gelince 300 lirayı görünce bok gibi kaldık ortada. nakit kredi kartı ödedik, taksi parasını ayırıp, son paramızla da iskender yedik, oh valla beş kuruş param kalmadı, ev alışverişinden NEFRET EDİYORUM!! lan haftaya mezuniyetim var , saçım olmuş üç renk, bıyık, kaş, ağda; kuaföre bayılacağım parayı siktiğimin sucuguna,karfuruna verdim ve çıktım. çok mutsuz ve kızgınım karfura su anda, sinirim geçmek bilmiyor, aldıklarımızı geri götürüp, paramı geri alasım var valla...

24 Haziran 2010 Perşembe

BİR OROSPUYU AZİZE YAPAR AŞK


bir orospuyu azize yapar aşk, bir azizeyi orospu. ahmet altan okumayı seviyorum. çoğu arkadasım sevmez ama kadını ve aşkı bu kadar canlı betimleyebilen başka yazar yok , lisede başladım okumaya onu, gazete kağıdına sarılı aldatmak okuyarak geçti metro... bi de puşkin'in güncesi vardı. annemin eşyaları arasında buldum onuda saklı! merak edip onu da gizli gizli okudum. cinselliği kitaplardan öğrendim ben, üniversiteye kadar yaşamadan. ne oluyorsa üniversiteye gelince; özgürlük, rahatlama... hadi bi sevişiyim diyor sanki insan.

bir de ben aşklarımı çok feci yaşarım, gözüm başka imseyi görmez, hayatımın merkezine koyarım aşkı. sanki acı çekmeden, üzülmeden aşık olunmuyor! bana göre alınmıyor mazoşistlik var azcık, aşıksam üzüleceğim ağlayacagım. aşk hem gözyaşı getirecek hemde kahkalar, yoksa inanmıyorum aşık olduğuma. aşık olmadığım bi insanla da yatmadım hiç, sevişmek için aşk gerekir.

acaip kıskancım, kafamda kurup kurup ağlarım, krizlere girerim, nefret ederim, intihar etmeyi düşünürüm, yeterki benim yaşadığım acıyı karsımdaki de yaşasın, ömür pişmanlık çeksin diye.

aşıkken çok pis bi hatun olabiliyorum ama aslında tam ev kadını moduna girerim, yemek yaparım, üşenmem sarma sararım( ki bu işe yarıyor), mumlar falan aptal bir romantik olup çıkarım. üşenmeden internetten afrodizyak yemek tarifleri aramışlığım var yani siz düşünün. aşıkken alışverişe bayılırım, param varsa, normalde hayatta giymeyeceğim şeyler alıp evde onlarla gezerim, dolabım dolu zaten öyle giysilerle geçen attım.

iyi tarafıma denk gelirse benden iyi hatun olmaz aşıkken:)

22 Haziran 2010 Salı

PUFF POFF


ne kadar boktan ne kadar sıkıcı bir hayatım var; gerçi mezun olabilece miyim olamayacak mıyım diye bugün yeteri kadar heyecan kattım ama...ağla ağla ağla canım çıktı rektöre bile ağladım gidip. sonuç mu? mezun oluyorum.

aptal gibi oldum sabaha kadar oturup, aksama kadar yatıyorum. şimdi de sevgilim yatıyor, erkek arkadasımla aynı evde kalma nedenim kirayı paylaşma olduğu kadar düzenli bir sex hayatı ama nerde?? bi süre geçince kendimi annesi gibi hissediyorum haa bir de 1.5 senedir aynı evdeyiz ama ayaklarını hiç görmedim, sürekli çoraplı. duşa giriyor çorap var, duştan çıkıyor çorap var... valla merak ediyorum ne saklıyor orada , aslında görmeyede korkuyorum bu kadar sakladığına göre kesin bişi var. acaba altı parmaklı falan mı? ya da tırnaklarımı sarı? öyle olsa insan 1.5 yılda en azından bir kere pedikür falan yaptırır dimi?

bi de tırnaklarını tuvalette kesiyor sonra da klozete atıyor ama atamıyor işte yerlere düşüyor ben temizliyorum. tuvalet temizlemek kadar nefret ettiğim bir şey yok, sanki benden çıkmıyor o bok ve sidikler ama yok çok pis iğreniyorum. iyi çekiştirdim sevgilimi bu gece :)

21 Haziran 2010 Pazartesi

İMDATT




cidden az kaldı birazdan kendimi sokağa atıp imdatttt! diye bağıracagım. insanın içi nasıl bu kadar sıkılır? sigara komasına girmeme az kaldı, günde nerdeyse 2 paket sigara bitiriyorum. tam mezun oldum boktan üniversiteden kurtuluyorum derken kaltak D. değistirmiyor notları, lan avukata verecek param olsa açıcam dava hem notum değişecek hemde maddi manevi tazminat alacağım, ama yok işte, vermeyince vermiyor yukarıdaki. bir işe de başvuramıyorum o kaltaktan kaldım gözükdüğü için. ben size diyim bursluda olsa sakın özel üniversitede okumayın, deyim yerindeyse ebenizi belliyorlar. ulan para yok, iş yok , ankaranın havası aynı bokum gibi, patlıcam sıkıntıdan, biri beni kurtarsın lütfen..

13 Haziran 2010 Pazar


kavga sonrası sexi sevmeyen var mıdır acaba bu dünyada?

iki gündür surat as as as, e patladım tabi ben sonunda baktım bu beni dinlemiyor maç seyridiyor bi toparlanmaya kalktım, ben izmire gidiyorum sen beni umursamıyorsan ne diye burada durayım diye..

yemedi tabi biraz şarap içtim, dışarı çıkıcam cebimde 15 lira var nereye gideyim, hava alcam dedim, bu salakta kapıyı kilitlemiş, sanki bende anahtar yok!!

neyse çıktım iki sigara içip götüm götüm döndüm eve, ağladım zırladım buna, kustum içimdekileri rahatladım.

ya yaptığım bir şeyi de beğen, ama yok kendisi bir bok yapmaz, sürekli eleştirir, bulaşıkları ben yıkamayaınca valla billaha küfleniyorlar hayatta yıkamıyor...

halledince sorunları(!) ben başladım sümüklü sümüklü yavşamaya, beyimiz de naza çekiyor kendini, bi ara sapık gibi hissettim kendimi yüz vermeyince bana. ama tabi benim istediğim oldu:) sonunda , güzel güzel yatak odasının yolunu tuttu, ben erdim muradıma darısı sizin başınıza

12 Haziran 2010 Cumartesi

aşk


neden birine aşık oluruz? diğerlerinden farklı olduğu için mi yoksa bize benzediği için mi? eğer farklılıksa aradığımız neden aşkın tanımını aynı şiirlerde, öykülerde ve şarkılarda bulruz?

tanımlaması en zor duygulardan biridir aşk. heyecan mı , tutku mu, özlem mi...?

güvenmeyi istemez mi insan? o zaman neden gidip en güvenilmeyecek insanlara aşık oluyorum? dengesiz miyim? bazen heyecan oluyor aradığım, gözlerim kapalı ardından gittiğim, bazen güven oluyor kollarında kendimi bırakabileceğim...

aşk! tanımlanamaz tek duygu bence. insanları arkasında umarsızca sürükleyen, sonra da terkkeden gözünün yaşına bakmadan...

11 Haziran 2010 Cuma

mezun olduk da ne oldu



evetttt sonunda bitti. dün gece kutlama yaptık, kutlamadan kastım ,içki içmek için bahane..


valla dün gece hatta sabah eve nasıl geldim ne yaptım hatırlamıyorum, gelip de bir de benimkini kaldırıp zorla kepli fotoğraflarımı göstermeye çalıştım , sonra da sızdım.


bizim bölümden de sınıftanda bir bok olmaz, birisi saçımı boyatcam der gelmez diğeri temizlik yapcam der ,diğeri regl oldum karnım ağrıyor der... der de der. bıktırdılar valla. zaten 20 kişiyiz sınav harici bir araya getirebiline aşk olsun, 6 kişi kutlama yaptık, okula küfredik, öğretmenlere küfrettik, gelmeyenlere küfrettik...


küfrettik derken benimkine küfrediyorum şimdi, ya adam mal klozetin kapağını indirmeyi öğretemedim 1 yılda, bir şey yaptımı söylenirde söylenir, alıp bir şeyleri kafasına geçiresim geliyor. böyle anlarda lan bu adamla ömür geçmez diyorum, ama bi canım cicim yaptığında tekrar başlıyorum evlillik hayalleri kurmaya.. mal olan benim demekki.


öküz kapayı kapatıp girdi içeri , sen kime kapatıyorsun kapıyı, tabi bunlara ona söyleyecek göt yok bende anca böyle yazarım. bir de bunun bi huyu var, katır gibi inatcı ben haklı olsamda asla gelip tamam pardon, özür dilerim demez. en fazla üç gün dayanıyorum, ama inat ya ben gelip bir şey yapana kadar öle somurta somurta oturur. ya bi kere ben izmir deyim telefonumu ne duymadım, açmamısım, tam 1 hafta ne telefonlarıma cevap verdi ne de aradı, ben ankaraya döndüm de öyle barıştık. allah kimsye inatçı sevgili vermesin diyorum başka bir şey demiyorum

9 Haziran 2010 Çarşamba


sevgili pucca günlük,
bir insan nasıl bu kaçar içten ve açık yazar her seyi diye düşünmekten kendimi alamıyorum. resmen kendi hayatımı okudum dediğim yerler oldu, küfrettiğim yerlerde.
acımadan verdim 20 tl yi kitabına genelde vermem 5 liralık falan olanlarından alırım ama dedim ki koy götüne bu kız para kazansın sonra gitsin alışverişte yesin hepsini, ayakkabı falan alsın kendine...
finallerimi sallayıp kitabını bitirdim ahahaha diye gülerekten, sevgilim bir anlam veremedi tabi bu kendimden geçmişcesine pucca okumama, mal mıyım acaba diye baktı durdu. arada gelip oynaşmaya kalktı, çok pis çemkirdim bi kitap okutmadın beea diye.. derslerine böyle çalışmıyorsun da bıdıbıdıbıdı diye beynimi yedi ama ben azmedip bitirdim kitabı, sonunda küfrederek.
bi de erikle nasıl tanışıtgını falan kaçırmışım okurken, iyi oldu kitap yani
önünde saygıyla eğilip, tebrik ederim ikincisini istiyorum hemen...
bi de çok pis kıskandım bazı yerlerde lan bunu ben yazmalıydım diye bilgilerine...

5 Haziran 2010 Cumartesi

biri bunu yorumlasın


hiç rüyanızda erkek arkadasınızı baskasıyla sevisirken gödünüz mü? çok kötü bi rüya gördüm gizem diye sarısın, güzel bi hatun ama tanımıyorum ilk defa gördüm, benim sevgilimin yanında benim yatagımda, gayette sevisiyorlar. ben giriyorum odaya sanki böyle gayet normalmiş gibi, hiç bi tepki vermeden sevgilimin yanına, ee tabi ben sevişicem gizem denen sürtüge bırakmayacagım onu, ama acıyo falan diyip, tekrar gizeme dönüyor puşt
sonrada , iş bitince bana masaj yapsana diyor; ben salak onun yüzüne iki tane çakacagıma, böyle burnumu çekeçeke , gözlerim dolu dolu yapıyorum hayvana masaj......
kabus gibiydi ya offfffff.rüya yorumlayabilen yorumlasın lütfen bana bunu

4 Haziran 2010 Cuma

4 yıllık üniversite hayatının son günleri.. ankara'nın boktan bir özel üniversitesinden mezun oluyorum, muhtemelen iş bulamayacagım. deneyimlerimin gösterdiği bu en azından.
gelelim üiversitede okumanın faydalarınaaa, tabi bunlar ailesinden uzakta okuyanlar için geçerli
MADDE 1
herkes arkadasın değildir, yeni tanıştıgın kişilere hayat hikayeni, sex hayatını anlatma! kısacası her bokunu paylaşma, ilerideki yıllarda acısı çıkar.
MADDE 2
mutlaka bir işte çalışın hatta birden çok, hayata bakış açınız değişir.ben barmaid'lik yapmış
tım ben ankarada yaşayanlar bilir, sakaryada bir barda. insanların sarhoşken anlattıkları, abi ben seni hiç tanımıyorum, gelmişsin bir bara oradaki hatuna hayat hikayeni anlatıyorsun. komik bi tecrübe size, mutlaka deneyin, zaten kadın oldugunuz için iş bulamama gibi bir imkanınız yok, hemde barda iyi tip bırakıyorlar:d
MADDE 3
sevgilinize aynı evde yasamayı teklif edin, böylece ödeyeceğiniz kira azalır, sizi çok sinirlendirirse evden kovmakla tehdit edin, tabi bunu yapabilmeniz için kontratın sizin adınıza olması lazım. ciddi söylüyorum, evcilik oynamak gibi oluyor sevgiliyle yaşamak.
yemek yap, çamasır yıka, evi temizle ; gerçi ben pislik içinde yaşamaya alışkın biri oldugum için sorun olmadı hiç...
aileniz ziyarete geleceği zamanda onu eşyalarını bi valize doldurup kömürlüğe atarsınız ve kendinize 3-5 günlük ev arkadası arasınız, ailede neden bu kadar sık ev arkadası değiştirdiğinize bir anlam veremez.
MADDE 4
eğer benim gibi salaksanız sonra evden siz çıkın bok gibi ortada kalın azıck paranızın yeteceği ev arayın, bulamayınca da bir arkadasınıza yamanın, bütün ilişkilerinizin azına sıçıp, alkolik olun. valla finallere sarhoş girdiğimi hatırlıyorum ama üniversite hayatımdaki en yüksek ortalamayı bu dönem yaptımm, bir de siksen iyi not alamadıgım bir hocadan BA ile geçtim dersi. alkolün böyle absürd etkileri oluyor demekki diye bir sonuca varıyorum
MADDE 5
gezin, için, eğlenin, yemediğiniz bok kalmasın, okul bitince vakit bulayıp pişman olmayasınız sonra.